Uyuşturucu Kullanma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu Kullanma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu Kullanma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu madde kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi kapsamında düzenlenmektedir. Bu suç, bireyin uyuşturucu maddeyi kişisel kullanım amacıyla tüketmesi durumunda oluşur. Uyuşturucu kullanma, toplum sağlığını tehdit eden ve bağımlılık gibi ciddi sonuçlara yol açabilen bir fiil olduğu için hukuk sistemimizde sıkı bir şekilde düzenlenmiştir.

TCK Madde 191

-(Değişik: 18/6/2014 – 6545/68 md.)

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır. (Ek cümle:28/3/2023-7445/18 md.) Erteleme kararı kolluk birimlerine de bildirilir.

(3) (Değişik:28/3/2023-7445/18 md.)Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verir.

(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

(8) Bu Kanunun;

a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,

b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.

(10) (Ek: 27/3/2015-6638/12 md.) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun Unsurları

  1. Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanımı: Kişinin, uyuşturucu maddeyi tükettiği tespit edilmelidir. Bu durum, genellikle fiziksel muayene, testler veya tanık ifadeleri ile ortaya çıkarılır.
  2. Ticari Amaç Bulunmaması: Eğer uyuşturucu madde ticari amaçlarla temin edilmişse, bu durum uyuşturucu ticareti suçunu oluşturur ve daha ağır cezaları gerektirir.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun Cezaları

Uyuşturucu madde kullanmanın cezaları, fiilin niteliğine ve failin durumuna göre değişir:

Hapis Cezası

  • Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesine göre, uyuşturucu madde kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir.
  • Ancak, suçu ilk kez işleyen kişiler için cezadan önce tedavi ve denetimli serbestlik gibi alternatif uygulamalar öne çıkmaktadır.

Denetimli Serbestlik ve Tedavi:

  • Uyuşturucu kullanma suçundan yargılanan kişiler, mahkeme kararıyla tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulabilir. Bu süre genellikle 1 yıldır ve bireyin bağımlılığından kurtulması amaçlanır.
  • Tedavi sürecine uyan ve yükümlülüklerini yerine getiren kişiler için dava düşebilir.

Rehabilitasyon Programları

  • Uyuşturucu bağımlılarının topluma kazandırılması amacıyla rehabilitasyon merkezleri etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Mahkeme, kişinin rehabilitasyon sürecine katılımını zorunlu tutabilir.

Toplum ve Hukukun Rolü

Uyuşturucu kullanımı, bireylerin sağlık ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur. Polis ve adli makamlar, uyuşturucu kullanımı ve ticaretine karşı etkin mücadele yürütmektedir. Bunun yanı sıra, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi büyük önem taşır. Eğitim ve farkındalık çalışmaları, özellikle genç bireylerin uyuşturucudan uzak durmasında etkili bir yöntemdir. Ailelerin bu süreçte destekleyici bir rol oynaması, gençlerin doğru seçimler yapmasını kolaylaştırır.

TCK 191 (Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2018/208 E. , 2020/522 K.

  • TCK 191
  • Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
  • Kenevir ekme ve esrar maddesi bulundurma

5237 sayılı TCK’nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır. Aynı Kanunun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler hâlinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları hâlinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bozyazı İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Araştırma ve Soruşturma Büro Amirliği görevlilerince 30.12.2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde; geçmişte hakkında esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan işlem yapılan sanığın, evinde yaklaşık iki kilogram esrar bulundurduğu, söz konusu uyuşturucu maddeyi piyasaya sürmeye çalıştığı, ayrıca ikametinin bahçesinde de ekili hâlde kenevir bitkisi olduğu bilgilerinin elde edildiği, söz konusu bilgilerin doğruluğunun teyidi amacıyla aynı gün sanığın ikametine giden görevlilerin, ikamet ve çevresinde yaptıkları incelemede saksıya dikili hâlde kenevir bitkisi gördükleri, bunun üzerine konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanığın üzerinde, ikametinde ve ikametin bahçesinde arama yapılması talimatlarının alındığı, yazılı arama emrine istinaden görevlilerce 30.12.2015 tarihinde saat 16.00 sıralarında tekrar sanığın ikametine gidildiği, ikamette bulunan sanığa konu hakkında bilgi verildikten sonra arama işlemine başlanıldığı, sanığın üzerinde, evinde ve üzeri naylon branda ile örtülü hayvan ahırında yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, devam eden aramada ikametin batı kısmındaki duvarının dibinde plastik bir kutu görüldüğü, görevlilerce söz konusu kutunun içi kontrol edildiğinde beyaz poşete sarılı hâlde, net 6,4 gram esrar elde edilebilecek toplam daralı ağırlığı 29,81 gram olan kurutulmuş kenevir bitkisinin ele geçirildiği, ikametin güneyinde bulunan ve sanık tarafından bahçe olarak kullanılan yerde yapılan aramada ise; ağaçların arasına gizlenmiş plastik kovanın içerisinde yaklaşık 40-45 cm boylarında 2 adet dikili hâlde kenevir bitkisinin, söz konusu yerin biraz daha aşağısında ise, üzeri sera naylonu ve demir ile kapatılmış toprak zeminde yaklaşık 10-15 cm boylarında olan toplam 2271 adet dikili vaziyette kenevir bitkisinin ele geçirildiği olayda;

Plastik kutu içinde ele geçirilen suç konusu net 6,4 gram esrarın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, sanığın evinde yapılan aramada net 6,4 gram esrar dışında atılı suçu işlediğine ilişkin hassas terazi ya da paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri gibi materyallerin elde edilememesi, olay tutanağına ve ziraat mühendisi tarafından düzenlenen uzmanlık raporuna göre yaklaşık 10-15 cm boylarında olan ve bu bağlamda yakın zamanda ekilmiş oldukları anlaşılan fide hâlindeki dikili kenevir bitkilerinden elde edilemeyeceği sabit olan suç konusu esrarın, yaklaşık 40-45 cm boylarındaki dikili hâldeki kenevir bitkilerinden sökülüp kurutulmak suretiyle elde edildiğine dair dosya kapsamı itibarıyla yeterli delilin bulunmaması, tüm aşamalarda atılı suçlamayı kabul etmeyen sanığın uyuşturucu madde kullanmadığını belirtmesinin, suç konusu uyuşturucu maddeyi kullanma dışında bir amaç için bulundurduğu şeklinde yorumlanamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmasının aksine, suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar:2019/439

  • TCK 191
  • Suçüstü halinde önleme araması yoluyla sanığın arka cebinde ve aracının dışardan bakıldığında görülen yerlerinde yakalanan 0.5 garam ve 7,2 gram bonzai (sentetik kannabinoid) adlı uyuşturucu madde, miktar itibariyle kullanım sınırını aşmadığından uyuşturucu madde kullanma suçu meydana gelmiştir.

2559 sayılı PVSK’nın Ek 5. maddesi uyarınca, uyuşturucu madde suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla olayları takip etmekle görevlendirilen kolluk görevlilerinin, ihbar ve elde edilen bilgilerin doğruluğunu araştırmak için yaptıkları çalışmalar sırasında, sanığın tanık S. ile buluşup, para alması sonrasında bulundukları yer yakınındaki mezarlık içerisine giderek burada tanık S.’ye bir şeyler verdiğini görmeleri, ayrılmaları sonrası durdurulan tanık S.’da uyuşturucu olduğu değerlendirilen maddenin ele geçirilmesi, tanık S.’nin sanıktan uyuşturucu madde satın aldığına dair beyanı, sanığın ilk görüldüğü yer olan F. Devlet Hastanesi civarına sanığın aracıyla gelip araçtan indiğini görmeleri üzerine, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma ve sanığa müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek ve silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyadan arındırmak amacıyla, belirtilen sakıncaların önlenmesi için görevlilerce sanığın üzerinde yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, pantolonunun arka cebinde poşet içerisinde net 0,5 gram sentetik kannabinoid olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, yine aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden alınması gereken tedbirler kapsamında sanığın indiği aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde ise aracın arka koltuğunun alt kısmındaki poşette açıkta ve gözle görülür şekilde suç konusu net 7,2 gram sentetik kannabinoid olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, görevlilerce araçta bulunan uyuşturucu maddelere bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, görevlilerce yakalanan sanığın kontrol edilmesinin zorunlu olması nedeniyle gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin haklı ve ölçülü olduğu, kolluğun edindiği istihbarat bilgisinin genel ve soyut nitelikte olup başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmediği, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, bu şekliyle sanığın üzerinin ve aracın içerisinin kontrol edilmesi önleyici nitelikte olduğundan adli nitelik taşımadığı, kolluk görevlilerinin dışarıdan bakıldığında aracın içinde görünür şekilde duran suç konusu uyuşturucu maddeleri fark etmeleri ve sanığın üzerinde yoklama şeklinde kontrol yapmaları sonucu işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan sanığı CMK’nın 90. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nın 13. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi ile Ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, görevlilerin bu şekilde ele geçirdikleri suç konusu uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/123

  • TCK 191
  • Ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.’nun, diğer sanık E.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İ. Sulh Ceza Hakimliğinin önleme araması kararına istinaden 26.09.2014 tarihinde D-817 Karayolu üzerinde bulunan ilçe emniyet amirliği karşısında yol kontrol ve denetim görevlerine başlayan görevlilerin, saat 02.00 sıralarında H. istikametinden İ.’ye seyir hâlinde olan ve şoför koltuğunda sanık E.S.’nin, sağ ön koltuğunda sanık O.S.’nin oturduğu 33 … plaka sayılı aracı görüp, uygulama noktasında durması için ikazda bulundukları, söz konusu aracın durmayarak İ. istikametine doğru kaçmaya başladığı, yapılan takip sonucu aracın görevlilerce durdurulduğu, araç içerisindeki sanıkların araçtan indirildikleri, aracın arka koltuğu üzerinde esrar parçaları olduğunu gören görevlilerin yaptıkları çevre araştırmasında, sanıkların durduruldukları yerin 50 metre kadar gerisinde yol kenarında bulunan poşet içerisinde suç konusu esrarı ele geçirdikleri olayda;

K. ilçesinde oturan sanıkların, K. ilçesine giderek suç konusu esrarı aldıktan sonra tekrar ikamet ettikleri ilçeye döndükleri sırada yakalanmaları, ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.S.nin, diğer sanık E.S.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2017/378 E. , 2018/618 K.

  • TCK 191
  • Sanığın uyuşturucu madde satışı yaptığını beyan eden tanığın bu beyanını geri alması yakalanan 0,07 eroin niteliğindeki uyuşturucu maddenin miktarı dikkate alındığında, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu değil uyuşturucu madde kullanma & bulundurma suçunu işlediği kabul edilmelidir.

Narkotik Büro Amirliği görevlilerince uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna yönelik olarak 03.06.2015 tarihinde saat 12.55 sıralarında …. Ayşe Mahallesi, Ali Paşa Caddesinde gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, şüpheli davranışları nedeniyle durdurulup cüzdanında net 0,03 gram eroin ele geçirilen tanık….’in, kollukta alınan ifadesinde suç konusu maddeyi sanıktan aldığını söylediği, adı geçenin gösterilen farklı kişilere ait fotoğraflar arasından sanığı teşhis ettiği, kimlik ve adres bilgileri tespit edilen sanığın tam dokuz gün sonra denetimli serbestlik tedbiri kapsamında adliyede çalıştığı sırada görevlilerce 12.06.2015 tarihinde yakalandığı, aynı tarihte sanığın ikametgâhında yapılan aramada bir parça hâlinde net 0,07 gram eroinin ele geçirildiği olayda;

Tanık….’in kollukta, cüzdanında ele geçirilen uyuşturucu maddeyi sanıktan aldığını ifade etmesine karşın mahkemede, suç konusu eroini tanımadığı kişilerden satın aldığını söyleyip soruşturma evresindeki beyanından dönmesi, tanık….’de suç konusu eroinin ele geçirilmesi sonrasında aynı gün açık kimlik ve adres bilgileri tespit edilen sanığın yakalanarak üzerinde veya evinde herhangi bir arama işlemi yapılmayıp tam dokuz gün sonra evinde görevlilerce yapılan aramada, kolayca erişilebilir yerde ve bir parça hâlinde suç konusu eroinin ele geçirilmesi, net 0,07 gram eroinin miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, sanığın üzerinde ve ikametgâhında yapılan aramada başkaca bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ile uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğini gösterir herhangi bir bulgunun elde edilmemiş olması, sanığın aşamalarda, tanık….’i tanımadığını, adı geçene uyuşturucu madde satmadığını ve evinde ele geçirilen eroini kullanmak için bulundurduğunu söyleyip atılı suçlamayı kabul etmemesi birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, tanık….’de ele geçirilen eroini sattığına ilişkin adı geçenin sonradan döndüğü ve suç atma niteliğinde kalabilecek olan soruşturma evresindeki soyut beyan ve teşhisi dışında delil bulunmadığı, ayrıca evinde ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin sanığın savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil de bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir


Yargıtaya 10. Ceza Dairesi 2019/6229 E. , 2020/4706 K.

  • TCK 191
  • Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra işlenen uyuşturucu madde kullanma suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.

27/10/2014 tarihli suç nedeniyle verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının sanığa 13/01/2015 tarihinde tebliğinden sonra Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından hazırlanan denetim programına sanık tarafından 09/02/2015 tarihinde başvurulduğu, 04/06/2015 tarihinde ise yeni bir suç işlediğinden bahisle 10/07/2015 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak, 15/07/2015 tarihli iddianameyle kamu davası açıldığı, yine sanık hakkında 19/06/2015 ve 20/06/2015 tarihlerinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu iddiasıyla 18/09/2015 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının Bafra 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/09/2015 tarih ve 2015/562 - 511 sayılı kararı ile bu dosyayla birleştirilerek, birleştirilen dosyanın da bu dosya arasına alındığı anlaşılmakla; Birleştirilen dosyaya konu 19/06/2015 ve 20/06/2015 tarihli suçların 15/07/2015 tarihli ilk iddianame tanzim tarihinden önce işlenmiş oldukları ve eylemlerin zincirleme suç niteliğinde oldukları dikkate alınarak, her iki dosyadaki suçlar yönünden zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle tek bir hüküm kurulması gerekirken ayrı ayrı hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi - Esas : 2020/15852, Karar : 2022/10638

  • TCK 191/10
  • Uyuşturucu madde bulundurma & kullanma suçunda TCK m.191/10’da belrtilen yerlerin 200 metrelik uzaklık içinde kalıp kalmadığı mahallinde keşif yapılarak belirlenmesi gerekir.

27.07.2015 tarihli olay yeri basit krokisinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun meydana geldiği yerin Kuyubaşı Camiine tahmini olarak 170 metre mesafede olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun işlendiği yerin, belirtilen yerlere mutad ulaşım yolları ile (yaya yürüme ya da araçla tespit edilecek) mesafesinin iki yüz metreden yakın olup olmadığı hususunda mümkünse 27.07.2015 tarihli fiziki takip ve olay tutanaklarını düzenleyen kolluk görevlilerinin de hazır bulundurularak keşif yapılmak suretiyle mesafe kesin olarak belirlendikten sonra, TCK’nın 191/10. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, tahmine dayanılarak eksik araştırma ile hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Esas : 2021/18632 Karar : 2022/3397

  • TCK 191/10
  • Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru imkanı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, bu karara dayanılarak şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle erteleme kararının kaldırılması hukuka aykırıdır.

Sanık … hakkında, 27/07/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 24/11/2015 tarihli ve 2015/22578 soruşturma, 2015/338 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3. maddesi uyarınca 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle erteleme kararının kaldırılarak Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 12/10/2017 tarihli ve 2017/23674 soruşturma, 2017/6548 esas, 2017/4644 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/02/2018 tarihli ve 2017/522 esas, 2018/101 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği, anlaşılmıştır.

28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK’nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.” şeklindeki düzenleme gereği, “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, şüpheli hakkında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru imkanı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan tebligatların hukuki sonuç doğurmayacağı anlaşıldığından;

Mahkemece, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/2467 Karar: 2018/283 Tarih: 10.01.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymayan sanık hakkında davaya devam edilerek hüküm verileceği öngörüldüğünden; duruşma için sanığa gönderilen davetiyenin “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı kabul edilerek hakkında cezaya hükmolunabileceği” uyarısı ile birlikte duruşma tarihi ve saati yazılarak sanığa tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden, belirtilen nitelikte uyarıyı içeren davetiye tebligatı yapılmadan ya da sanık dinlenmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 10/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Avukatın Rolü

Uyuşturucu kullanma suçlarında bir avukatla çalışmak, bireyin hukuki haklarının korunması ve adil bir yargılama süreci geçirmesi için kritik öneme sahiptir. Avukat, bireyin tedavi ve denetimli serbestlik gibi alternatiflerden yararlanmasını sağlamak için savunma stratejileri geliştirir. Ayrıca, suçlamaların doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve bireyin bağımlılığının hukuki süreçte dikkate alınması için gerekli adımları atar. Uyuşturucu kullanma davalarında uzman bir avukatla çalışmak, bireyin haklarının tam anlamıyla korunması ve sürecin en az zararla atlatılması açısından hayati öneme sahiptir.

Uyuşturucu Kullanma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu Kullanma Suçu ve Cezası

Uyuşturucu madde kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi kapsamında düzenlenmektedir. Bu suç, bireyin uyuşturucu maddeyi kişisel kullanım amacıyla tüketmesi durumunda oluşur. Uyuşturucu kullanma, toplum sağlığını tehdit eden ve bağımlılık gibi ciddi sonuçlara yol açabilen bir fiil olduğu için hukuk sistemimizde sıkı bir şekilde düzenlenmiştir.

TCK Madde 191

-(Değişik: 18/6/2014 – 6545/68 md.)

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır. (Ek cümle:28/3/2023-7445/18 md.) Erteleme kararı kolluk birimlerine de bildirilir.

(3) (Değişik:28/3/2023-7445/18 md.)Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verir.

(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

(8) Bu Kanunun;

a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,

b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.

(10) (Ek: 27/3/2015-6638/12 md.) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun Unsurları

  1. Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanımı: Kişinin, uyuşturucu maddeyi tükettiği tespit edilmelidir. Bu durum, genellikle fiziksel muayene, testler veya tanık ifadeleri ile ortaya çıkarılır.
  2. Ticari Amaç Bulunmaması: Eğer uyuşturucu madde ticari amaçlarla temin edilmişse, bu durum uyuşturucu ticareti suçunu oluşturur ve daha ağır cezaları gerektirir.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun Cezaları

Uyuşturucu madde kullanmanın cezaları, fiilin niteliğine ve failin durumuna göre değişir:

Hapis Cezası

  • Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesine göre, uyuşturucu madde kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir.
  • Ancak, suçu ilk kez işleyen kişiler için cezadan önce tedavi ve denetimli serbestlik gibi alternatif uygulamalar öne çıkmaktadır.

Denetimli Serbestlik ve Tedavi:

  • Uyuşturucu kullanma suçundan yargılanan kişiler, mahkeme kararıyla tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulabilir. Bu süre genellikle 1 yıldır ve bireyin bağımlılığından kurtulması amaçlanır.
  • Tedavi sürecine uyan ve yükümlülüklerini yerine getiren kişiler için dava düşebilir.

Rehabilitasyon Programları

  • Uyuşturucu bağımlılarının topluma kazandırılması amacıyla rehabilitasyon merkezleri etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Mahkeme, kişinin rehabilitasyon sürecine katılımını zorunlu tutabilir.

Toplum ve Hukukun Rolü

Uyuşturucu kullanımı, bireylerin sağlık ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ciddi bir sorundur. Polis ve adli makamlar, uyuşturucu kullanımı ve ticaretine karşı etkin mücadele yürütmektedir. Bunun yanı sıra, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi büyük önem taşır. Eğitim ve farkındalık çalışmaları, özellikle genç bireylerin uyuşturucudan uzak durmasında etkili bir yöntemdir. Ailelerin bu süreçte destekleyici bir rol oynaması, gençlerin doğru seçimler yapmasını kolaylaştırır.

TCK 191 (Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2018/208 E. , 2020/522 K.

  • TCK 191
  • Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
  • Kenevir ekme ve esrar maddesi bulundurma

5237 sayılı TCK’nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır. Aynı Kanunun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler hâlinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları hâlinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bozyazı İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Araştırma ve Soruşturma Büro Amirliği görevlilerince 30.12.2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde; geçmişte hakkında esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan işlem yapılan sanığın, evinde yaklaşık iki kilogram esrar bulundurduğu, söz konusu uyuşturucu maddeyi piyasaya sürmeye çalıştığı, ayrıca ikametinin bahçesinde de ekili hâlde kenevir bitkisi olduğu bilgilerinin elde edildiği, söz konusu bilgilerin doğruluğunun teyidi amacıyla aynı gün sanığın ikametine giden görevlilerin, ikamet ve çevresinde yaptıkları incelemede saksıya dikili hâlde kenevir bitkisi gördükleri, bunun üzerine konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanığın üzerinde, ikametinde ve ikametin bahçesinde arama yapılması talimatlarının alındığı, yazılı arama emrine istinaden görevlilerce 30.12.2015 tarihinde saat 16.00 sıralarında tekrar sanığın ikametine gidildiği, ikamette bulunan sanığa konu hakkında bilgi verildikten sonra arama işlemine başlanıldığı, sanığın üzerinde, evinde ve üzeri naylon branda ile örtülü hayvan ahırında yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, devam eden aramada ikametin batı kısmındaki duvarının dibinde plastik bir kutu görüldüğü, görevlilerce söz konusu kutunun içi kontrol edildiğinde beyaz poşete sarılı hâlde, net 6,4 gram esrar elde edilebilecek toplam daralı ağırlığı 29,81 gram olan kurutulmuş kenevir bitkisinin ele geçirildiği, ikametin güneyinde bulunan ve sanık tarafından bahçe olarak kullanılan yerde yapılan aramada ise; ağaçların arasına gizlenmiş plastik kovanın içerisinde yaklaşık 40-45 cm boylarında 2 adet dikili hâlde kenevir bitkisinin, söz konusu yerin biraz daha aşağısında ise, üzeri sera naylonu ve demir ile kapatılmış toprak zeminde yaklaşık 10-15 cm boylarında olan toplam 2271 adet dikili vaziyette kenevir bitkisinin ele geçirildiği olayda;

Plastik kutu içinde ele geçirilen suç konusu net 6,4 gram esrarın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, sanığın evinde yapılan aramada net 6,4 gram esrar dışında atılı suçu işlediğine ilişkin hassas terazi ya da paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri gibi materyallerin elde edilememesi, olay tutanağına ve ziraat mühendisi tarafından düzenlenen uzmanlık raporuna göre yaklaşık 10-15 cm boylarında olan ve bu bağlamda yakın zamanda ekilmiş oldukları anlaşılan fide hâlindeki dikili kenevir bitkilerinden elde edilemeyeceği sabit olan suç konusu esrarın, yaklaşık 40-45 cm boylarındaki dikili hâldeki kenevir bitkilerinden sökülüp kurutulmak suretiyle elde edildiğine dair dosya kapsamı itibarıyla yeterli delilin bulunmaması, tüm aşamalarda atılı suçlamayı kabul etmeyen sanığın uyuşturucu madde kullanmadığını belirtmesinin, suç konusu uyuşturucu maddeyi kullanma dışında bir amaç için bulundurduğu şeklinde yorumlanamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmasının aksine, suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar:2019/439

  • TCK 191
  • Suçüstü halinde önleme araması yoluyla sanığın arka cebinde ve aracının dışardan bakıldığında görülen yerlerinde yakalanan 0.5 garam ve 7,2 gram bonzai (sentetik kannabinoid) adlı uyuşturucu madde, miktar itibariyle kullanım sınırını aşmadığından uyuşturucu madde kullanma suçu meydana gelmiştir.

2559 sayılı PVSK’nın Ek 5. maddesi uyarınca, uyuşturucu madde suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla olayları takip etmekle görevlendirilen kolluk görevlilerinin, ihbar ve elde edilen bilgilerin doğruluğunu araştırmak için yaptıkları çalışmalar sırasında, sanığın tanık S. ile buluşup, para alması sonrasında bulundukları yer yakınındaki mezarlık içerisine giderek burada tanık S.’ye bir şeyler verdiğini görmeleri, ayrılmaları sonrası durdurulan tanık S.’da uyuşturucu olduğu değerlendirilen maddenin ele geçirilmesi, tanık S.’nin sanıktan uyuşturucu madde satın aldığına dair beyanı, sanığın ilk görüldüğü yer olan F. Devlet Hastanesi civarına sanığın aracıyla gelip araçtan indiğini görmeleri üzerine, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma ve sanığa müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek ve silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyadan arındırmak amacıyla, belirtilen sakıncaların önlenmesi için görevlilerce sanığın üzerinde yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, pantolonunun arka cebinde poşet içerisinde net 0,5 gram sentetik kannabinoid olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, yine aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden alınması gereken tedbirler kapsamında sanığın indiği aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde ise aracın arka koltuğunun alt kısmındaki poşette açıkta ve gözle görülür şekilde suç konusu net 7,2 gram sentetik kannabinoid olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, görevlilerce araçta bulunan uyuşturucu maddelere bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, görevlilerce yakalanan sanığın kontrol edilmesinin zorunlu olması nedeniyle gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin haklı ve ölçülü olduğu, kolluğun edindiği istihbarat bilgisinin genel ve soyut nitelikte olup başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmediği, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, bu şekliyle sanığın üzerinin ve aracın içerisinin kontrol edilmesi önleyici nitelikte olduğundan adli nitelik taşımadığı, kolluk görevlilerinin dışarıdan bakıldığında aracın içinde görünür şekilde duran suç konusu uyuşturucu maddeleri fark etmeleri ve sanığın üzerinde yoklama şeklinde kontrol yapmaları sonucu işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan sanığı CMK’nın 90. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nın 13. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi ile Ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, görevlilerin bu şekilde ele geçirdikleri suç konusu uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/123

  • TCK 191
  • Ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.’nun, diğer sanık E.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İ. Sulh Ceza Hakimliğinin önleme araması kararına istinaden 26.09.2014 tarihinde D-817 Karayolu üzerinde bulunan ilçe emniyet amirliği karşısında yol kontrol ve denetim görevlerine başlayan görevlilerin, saat 02.00 sıralarında H. istikametinden İ.’ye seyir hâlinde olan ve şoför koltuğunda sanık E.S.’nin, sağ ön koltuğunda sanık O.S.’nin oturduğu 33 … plaka sayılı aracı görüp, uygulama noktasında durması için ikazda bulundukları, söz konusu aracın durmayarak İ. istikametine doğru kaçmaya başladığı, yapılan takip sonucu aracın görevlilerce durdurulduğu, araç içerisindeki sanıkların araçtan indirildikleri, aracın arka koltuğu üzerinde esrar parçaları olduğunu gören görevlilerin yaptıkları çevre araştırmasında, sanıkların durduruldukları yerin 50 metre kadar gerisinde yol kenarında bulunan poşet içerisinde suç konusu esrarı ele geçirdikleri olayda;

K. ilçesinde oturan sanıkların, K. ilçesine giderek suç konusu esrarı aldıktan sonra tekrar ikamet ettikleri ilçeye döndükleri sırada yakalanmaları, ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.S.nin, diğer sanık E.S.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2017/378 E. , 2018/618 K.

  • TCK 191
  • Sanığın uyuşturucu madde satışı yaptığını beyan eden tanığın bu beyanını geri alması yakalanan 0,07 eroin niteliğindeki uyuşturucu maddenin miktarı dikkate alındığında, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu değil uyuşturucu madde kullanma & bulundurma suçunu işlediği kabul edilmelidir.

Narkotik Büro Amirliği görevlilerince uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna yönelik olarak 03.06.2015 tarihinde saat 12.55 sıralarında …. Ayşe Mahallesi, Ali Paşa Caddesinde gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, şüpheli davranışları nedeniyle durdurulup cüzdanında net 0,03 gram eroin ele geçirilen tanık….’in, kollukta alınan ifadesinde suç konusu maddeyi sanıktan aldığını söylediği, adı geçenin gösterilen farklı kişilere ait fotoğraflar arasından sanığı teşhis ettiği, kimlik ve adres bilgileri tespit edilen sanığın tam dokuz gün sonra denetimli serbestlik tedbiri kapsamında adliyede çalıştığı sırada görevlilerce 12.06.2015 tarihinde yakalandığı, aynı tarihte sanığın ikametgâhında yapılan aramada bir parça hâlinde net 0,07 gram eroinin ele geçirildiği olayda;

Tanık….’in kollukta, cüzdanında ele geçirilen uyuşturucu maddeyi sanıktan aldığını ifade etmesine karşın mahkemede, suç konusu eroini tanımadığı kişilerden satın aldığını söyleyip soruşturma evresindeki beyanından dönmesi, tanık….’de suç konusu eroinin ele geçirilmesi sonrasında aynı gün açık kimlik ve adres bilgileri tespit edilen sanığın yakalanarak üzerinde veya evinde herhangi bir arama işlemi yapılmayıp tam dokuz gün sonra evinde görevlilerce yapılan aramada, kolayca erişilebilir yerde ve bir parça hâlinde suç konusu eroinin ele geçirilmesi, net 0,07 gram eroinin miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, sanığın üzerinde ve ikametgâhında yapılan aramada başkaca bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ile uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğini gösterir herhangi bir bulgunun elde edilmemiş olması, sanığın aşamalarda, tanık….’i tanımadığını, adı geçene uyuşturucu madde satmadığını ve evinde ele geçirilen eroini kullanmak için bulundurduğunu söyleyip atılı suçlamayı kabul etmemesi birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, tanık….’de ele geçirilen eroini sattığına ilişkin adı geçenin sonradan döndüğü ve suç atma niteliğinde kalabilecek olan soruşturma evresindeki soyut beyan ve teşhisi dışında delil bulunmadığı, ayrıca evinde ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin sanığın savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil de bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir


Yargıtaya 10. Ceza Dairesi 2019/6229 E. , 2020/4706 K.

  • TCK 191
  • Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra işlenen uyuşturucu madde kullanma suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.

27/10/2014 tarihli suç nedeniyle verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının sanığa 13/01/2015 tarihinde tebliğinden sonra Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından hazırlanan denetim programına sanık tarafından 09/02/2015 tarihinde başvurulduğu, 04/06/2015 tarihinde ise yeni bir suç işlediğinden bahisle 10/07/2015 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak, 15/07/2015 tarihli iddianameyle kamu davası açıldığı, yine sanık hakkında 19/06/2015 ve 20/06/2015 tarihlerinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu iddiasıyla 18/09/2015 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının Bafra 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/09/2015 tarih ve 2015/562 - 511 sayılı kararı ile bu dosyayla birleştirilerek, birleştirilen dosyanın da bu dosya arasına alındığı anlaşılmakla; Birleştirilen dosyaya konu 19/06/2015 ve 20/06/2015 tarihli suçların 15/07/2015 tarihli ilk iddianame tanzim tarihinden önce işlenmiş oldukları ve eylemlerin zincirleme suç niteliğinde oldukları dikkate alınarak, her iki dosyadaki suçlar yönünden zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle tek bir hüküm kurulması gerekirken ayrı ayrı hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi - Esas : 2020/15852, Karar : 2022/10638

  • TCK 191/10
  • Uyuşturucu madde bulundurma & kullanma suçunda TCK m.191/10’da belrtilen yerlerin 200 metrelik uzaklık içinde kalıp kalmadığı mahallinde keşif yapılarak belirlenmesi gerekir.

27.07.2015 tarihli olay yeri basit krokisinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun meydana geldiği yerin Kuyubaşı Camiine tahmini olarak 170 metre mesafede olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun işlendiği yerin, belirtilen yerlere mutad ulaşım yolları ile (yaya yürüme ya da araçla tespit edilecek) mesafesinin iki yüz metreden yakın olup olmadığı hususunda mümkünse 27.07.2015 tarihli fiziki takip ve olay tutanaklarını düzenleyen kolluk görevlilerinin de hazır bulundurularak keşif yapılmak suretiyle mesafe kesin olarak belirlendikten sonra, TCK’nın 191/10. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, tahmine dayanılarak eksik araştırma ile hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Esas : 2021/18632 Karar : 2022/3397

  • TCK 191/10
  • Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru imkanı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, bu karara dayanılarak şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle erteleme kararının kaldırılması hukuka aykırıdır.

Sanık … hakkında, 27/07/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 24/11/2015 tarihli ve 2015/22578 soruşturma, 2015/338 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3. maddesi uyarınca 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle erteleme kararının kaldırılarak Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 12/10/2017 tarihli ve 2017/23674 soruşturma, 2017/6548 esas, 2017/4644 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/02/2018 tarihli ve 2017/522 esas, 2018/101 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği, anlaşılmıştır.

28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK’nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.” şeklindeki düzenleme gereği, “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, şüpheli hakkında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru imkanı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan tebligatların hukuki sonuç doğurmayacağı anlaşıldığından;

Mahkemece, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/2467 Karar: 2018/283 Tarih: 10.01.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymayan sanık hakkında davaya devam edilerek hüküm verileceği öngörüldüğünden; duruşma için sanığa gönderilen davetiyenin “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı kabul edilerek hakkında cezaya hükmolunabileceği” uyarısı ile birlikte duruşma tarihi ve saati yazılarak sanığa tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden, belirtilen nitelikte uyarıyı içeren davetiye tebligatı yapılmadan ya da sanık dinlenmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 10/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Avukatın Rolü

Uyuşturucu kullanma suçlarında bir avukatla çalışmak, bireyin hukuki haklarının korunması ve adil bir yargılama süreci geçirmesi için kritik öneme sahiptir. Avukat, bireyin tedavi ve denetimli serbestlik gibi alternatiflerden yararlanmasını sağlamak için savunma stratejileri geliştirir. Ayrıca, suçlamaların doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve bireyin bağımlılığının hukuki süreçte dikkate alınması için gerekli adımları atar. Uyuşturucu kullanma davalarında uzman bir avukatla çalışmak, bireyin haklarının tam anlamıyla korunması ve sürecin en az zararla atlatılması açısından hayati öneme sahiptir.



uyuşturucu , kullanma , suçu , ceza , hapis , madde , bağımlılık , rehabilitasyon , yasal düzenleme , ceza miktarı ,
Whatsapp ile görüş