Kefalet Sözleşmelerinde Borçlunun Hakları

Kefalet Sözleşmelerinde Borçlunun Hakları

Kefalet Sözleşmelerinde Borçlunun Hakları

Kefalet sözleşmeleri, teminat hukukunun en temel kurumlarından biridir. Bu sözleşmeler yalnızca kefil ve alacaklı arasında kurulmuş gibi görünse de, asıl borçlunun ekonomik ve hukuki menfaatlerini de doğrudan etkilemektedir. Özellikle borçlunun, kefalet ilişkisine konu edilen borç üzerindeki tasarruf serbestisi, kefilin sorumluluk altına girmesiyle daralabilir. Bu nedenle, hukuken her ne kadar üçüncü kişi konumunda bulunsa da, asıl borçlunun bu sözleşmeye yönelik haklarının düzenlenmesi, borçlar hukukunun sistematik bütünlüğü açısından zorunludur.


I. Kefalet Sözleşmesinin Hukuki Niteliği

Kefalet sözleşmesi, bağımsız fakat fer’i (yan) nitelikte bir borç ilişkisini ifade eder. Geçerliliği yazılı şekil şartına bağlıdır ve TBK m.583 gereği kefilin sorumluluğu sınırlandırılmıştır. Bu sözleşme, esas itibarıyla asli borç ilişkisini teminat altına almak amacıyla kurulur; bu yönüyle borçlunun borcunu güvence altına alır. Ancak borçlunun rızası aranmadan kurulabilmesi, onun menfaatlerine zarar verecek şekilde uygulanırsa, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilir.


II. Borçlunun Kefalet Sözleşmesinden Doğan Hakları

1. Bilgilendirme ve Şeffaflık Hakkı

Borçlu, kefil atamasının kendi yükümlülükleri üzerinde doğuracağı etkiler konusunda bilgilendirilmelidir. Bilgilendirme yükümlülüğü, doğrudan düzenlenmemiş olsa da, TBK m.2 kapsamında dürüstlük kuralı gereğince örtülü bir yükümlülük olarak kabul edilir. Özellikle kefilin borçtan hangi sınırlar içinde sorumlu tutulacağı, kefaletin türü (adi/müteselsil), kefilin sorumluluk süresi gibi bilgiler, borçlunun mali planlaması açısından önem arz eder. Bu yükümlülüğün ihlali hâlinde, borçlunun kefalet sözleşmesine karşı dolaylı butlan veya iptal talebinde bulunması mümkündür.

2. Alacaklıya Karşı Hakkaniyetli Davranılma Hakkı

Kefalet sözleşmesinin uygulama alanı, borçlunun iradesi hilafına genişletilemez. Alacaklının kötü niyetli davranışları —örneğin borçluyu ödeme gücünü aşan kefalet koşullarına zorlamak— borçlunun menfaatini zedeleyen bir sonuç doğurur. Bu gibi hâllerde, borçlu alacaklının eylemlerine karşı sebepsiz zenginleşme, haksız fiil veya dürüstlük kuralına aykırılık esasına dayalı olarak itirazda bulunabilir. Anılan durum, özellikle kefilin malvarlığının tahrip edildiği durumlarda borçlunun dolaylı zarar gördüğü olaylarda önem kazanır.

3. Borcun Ödenmesi Halinde Kefaletin Sona Erdirilmesini Talep Etme Hakkı

Borçlu, borcu tamamen ifa ettiğinde, kefalet hükümsüz hâle gelir; çünkü teminatın konusu ortadan kalkmıştır. Buna rağmen alacaklının, kefili sorumlu tutmaya devam etmesi hem kefilin hem de borçlunun menfaatlerine zarar verebilir. TBK m.596 uyarınca, borç tamamen sona erdiğinde kefilin rücu hakkı da ortadan kalkar ve dolayısıyla borçluya yöneltilecek yeni bir talep hukuken geçersiz olur. Bu durumda borçlu, kefil ile birlikte alacaklıya karşı menfi tespit veya istirdat davası açabilir.

4. Rücu İlişkisinde Müdahale Hakkı

Kefil tarafından alacaklıya yapılan ödeme sonrasında, kefil borçluya rücu hakkına sahiptir. Ancak borçlunun, kefilin yaptığı ödemenin hukuki dayanağını sorgulama ve bu rücuya karşı savunma yapma hakkı vardır. Özellikle borcun muaccel olmaması, borcun zamanaşımına uğramış olması, ya da kefilin ödemesinin TBK m.100 anlamında geçerli bir ifa niteliği taşımaması durumlarında borçlu, bu rücuya karşı defi ileri sürebilir. Borçlu, bu bağlamda ödemenin gerçek borcu sona erdirip erdirmediğini sorgulayabilir.

5. Kefaletin Sınırlandırılmasını Talep Etme Hakkı (Dolaylı Hak)

Borçlu, kefilin aşırı yükümlülük altına sokulduğu durumlarda, eşitlik ilkesine ve sözleşme özgürlüğünün sınırlarına aykırılığa dayalı olarak dolaylı müdahale hakkına sahiptir. Örneğin, kefaletin açıkça orantısız olduğu durumlarda, borçlu kendi menfaatine zarar verildiği gerekçesiyle alacaklı aleyhine tespit veya iptal davası açabilir. Bu tür davalar, genellikle borçlunun dolaylı zarar gördüğü ve dürüstlük kuralının ihlal edildiği durumlarda gündeme gelir. Mahkemeler bu noktada, tarafların ekonomik dengelerini ve sözleşmenin kurulma amacını dikkate alır.


III. Uygulamada Sık Karşılaşılan Durumlar ve Borçlunun Konumu

Uygulamada özellikle banka kredilerinde kefalet sözleşmeleri, borçlunun iradesi dışında ve çoğu zaman matbu sözleşmelerle kurulur. Bu durum, borçlunun borcunun teminatlandırılması sürecinde şeffaflık ve adalet ilkelerini zedeleyebilir. Bazı hâllerde borçlu borcunu ödemiş olmasına rağmen, kefilin ödeme yaparak tekrar borçluya döndüğü görülmektedir. Bu gibi durumlarda, borçlu, alacaklının kusurlu davranışları nedeniyle maddi kayba uğradığını ileri sürerek tazminat talep edebilir. Aynı zamanda kefilin sorumsuz ödeme davranışları da, TBK m.97 ve devamı kapsamında borçlunun menfaatine aykırı ifa olarak değerlendirilir.


IV. Yargıtay'ın Görüşü

Yargıtay, kefalet sözleşmesinin asıl borçluya etkileri konusunda birçok kararında hak ve menfaat dengesini vurgulamıştır. Özellikle borçlunun bilgi alma hakkı, borcun sona ermesinden sonra kefaletin geçersiz hâle geleceği ve kefilin yaptığı ödeme sonrası borçluya yöneltilen taleplerin sınırlandırılması gerektiği konularında içtihatlar mevcuttur. Yargıtay, borçlunun rızası dışında yapılan kefaletlerin geçerliliği konusunda sıkı denetim mekanizmaları uygulamaktadır. Aynı şekilde, borçlunun ödeme sonrası kefilin tekrar rücu etmesi durumunda, bu ödemenin hukuki geçerliliğini aramakta ve haksız talepleri engellemektedir.

Kefalet sözleşmesi ilk bakışta borçluyu kapsam dışı bırakıyor gibi görünse de, gerçekte borçlunun malî ve hukukî durumu bu sözleşmeden doğrudan etkilenir. Borçlunun, gerek ödeme sürecinde gerekse kefilin ifası sonrasında kendisini koruyacak hakları vardır. Bu hakların kullanılması, sadece bireysel adaletin değil, hukuki güvenliğin de sağlanması bakımından büyük önem taşır. Kanun koyucunun kefaletin sınırlarını belirlerken asıl borçlunun pozisyonunu da hesaba katması, hukuk devletinin teminat ilkeleriyle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle uygulamada borçlunun haklarının tanınması, korunması ve geliştirilmesi, borçlar hukukunun temel adalet dengesi açısından vazgeçilmezdir.

Kefalet Sözleşmelerinde Borçlunun Hakları

Kefalet Sözleşmelerinde Borçlunun Hakları

Kefalet sözleşmeleri, teminat hukukunun en temel kurumlarından biridir. Bu sözleşmeler yalnızca kefil ve alacaklı arasında kurulmuş gibi görünse de, asıl borçlunun ekonomik ve hukuki menfaatlerini de doğrudan etkilemektedir. Özellikle borçlunun, kefalet ilişkisine konu edilen borç üzerindeki tasarruf serbestisi, kefilin sorumluluk altına girmesiyle daralabilir. Bu nedenle, hukuken her ne kadar üçüncü kişi konumunda bulunsa da, asıl borçlunun bu sözleşmeye yönelik haklarının düzenlenmesi, borçlar hukukunun sistematik bütünlüğü açısından zorunludur.


I. Kefalet Sözleşmesinin Hukuki Niteliği

Kefalet sözleşmesi, bağımsız fakat fer’i (yan) nitelikte bir borç ilişkisini ifade eder. Geçerliliği yazılı şekil şartına bağlıdır ve TBK m.583 gereği kefilin sorumluluğu sınırlandırılmıştır. Bu sözleşme, esas itibarıyla asli borç ilişkisini teminat altına almak amacıyla kurulur; bu yönüyle borçlunun borcunu güvence altına alır. Ancak borçlunun rızası aranmadan kurulabilmesi, onun menfaatlerine zarar verecek şekilde uygulanırsa, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilir.


II. Borçlunun Kefalet Sözleşmesinden Doğan Hakları

1. Bilgilendirme ve Şeffaflık Hakkı

Borçlu, kefil atamasının kendi yükümlülükleri üzerinde doğuracağı etkiler konusunda bilgilendirilmelidir. Bilgilendirme yükümlülüğü, doğrudan düzenlenmemiş olsa da, TBK m.2 kapsamında dürüstlük kuralı gereğince örtülü bir yükümlülük olarak kabul edilir. Özellikle kefilin borçtan hangi sınırlar içinde sorumlu tutulacağı, kefaletin türü (adi/müteselsil), kefilin sorumluluk süresi gibi bilgiler, borçlunun mali planlaması açısından önem arz eder. Bu yükümlülüğün ihlali hâlinde, borçlunun kefalet sözleşmesine karşı dolaylı butlan veya iptal talebinde bulunması mümkündür.

2. Alacaklıya Karşı Hakkaniyetli Davranılma Hakkı

Kefalet sözleşmesinin uygulama alanı, borçlunun iradesi hilafına genişletilemez. Alacaklının kötü niyetli davranışları —örneğin borçluyu ödeme gücünü aşan kefalet koşullarına zorlamak— borçlunun menfaatini zedeleyen bir sonuç doğurur. Bu gibi hâllerde, borçlu alacaklının eylemlerine karşı sebepsiz zenginleşme, haksız fiil veya dürüstlük kuralına aykırılık esasına dayalı olarak itirazda bulunabilir. Anılan durum, özellikle kefilin malvarlığının tahrip edildiği durumlarda borçlunun dolaylı zarar gördüğü olaylarda önem kazanır.

3. Borcun Ödenmesi Halinde Kefaletin Sona Erdirilmesini Talep Etme Hakkı

Borçlu, borcu tamamen ifa ettiğinde, kefalet hükümsüz hâle gelir; çünkü teminatın konusu ortadan kalkmıştır. Buna rağmen alacaklının, kefili sorumlu tutmaya devam etmesi hem kefilin hem de borçlunun menfaatlerine zarar verebilir. TBK m.596 uyarınca, borç tamamen sona erdiğinde kefilin rücu hakkı da ortadan kalkar ve dolayısıyla borçluya yöneltilecek yeni bir talep hukuken geçersiz olur. Bu durumda borçlu, kefil ile birlikte alacaklıya karşı menfi tespit veya istirdat davası açabilir.

4. Rücu İlişkisinde Müdahale Hakkı

Kefil tarafından alacaklıya yapılan ödeme sonrasında, kefil borçluya rücu hakkına sahiptir. Ancak borçlunun, kefilin yaptığı ödemenin hukuki dayanağını sorgulama ve bu rücuya karşı savunma yapma hakkı vardır. Özellikle borcun muaccel olmaması, borcun zamanaşımına uğramış olması, ya da kefilin ödemesinin TBK m.100 anlamında geçerli bir ifa niteliği taşımaması durumlarında borçlu, bu rücuya karşı defi ileri sürebilir. Borçlu, bu bağlamda ödemenin gerçek borcu sona erdirip erdirmediğini sorgulayabilir.

5. Kefaletin Sınırlandırılmasını Talep Etme Hakkı (Dolaylı Hak)

Borçlu, kefilin aşırı yükümlülük altına sokulduğu durumlarda, eşitlik ilkesine ve sözleşme özgürlüğünün sınırlarına aykırılığa dayalı olarak dolaylı müdahale hakkına sahiptir. Örneğin, kefaletin açıkça orantısız olduğu durumlarda, borçlu kendi menfaatine zarar verildiği gerekçesiyle alacaklı aleyhine tespit veya iptal davası açabilir. Bu tür davalar, genellikle borçlunun dolaylı zarar gördüğü ve dürüstlük kuralının ihlal edildiği durumlarda gündeme gelir. Mahkemeler bu noktada, tarafların ekonomik dengelerini ve sözleşmenin kurulma amacını dikkate alır.


III. Uygulamada Sık Karşılaşılan Durumlar ve Borçlunun Konumu

Uygulamada özellikle banka kredilerinde kefalet sözleşmeleri, borçlunun iradesi dışında ve çoğu zaman matbu sözleşmelerle kurulur. Bu durum, borçlunun borcunun teminatlandırılması sürecinde şeffaflık ve adalet ilkelerini zedeleyebilir. Bazı hâllerde borçlu borcunu ödemiş olmasına rağmen, kefilin ödeme yaparak tekrar borçluya döndüğü görülmektedir. Bu gibi durumlarda, borçlu, alacaklının kusurlu davranışları nedeniyle maddi kayba uğradığını ileri sürerek tazminat talep edebilir. Aynı zamanda kefilin sorumsuz ödeme davranışları da, TBK m.97 ve devamı kapsamında borçlunun menfaatine aykırı ifa olarak değerlendirilir.


IV. Yargıtay'ın Görüşü

Yargıtay, kefalet sözleşmesinin asıl borçluya etkileri konusunda birçok kararında hak ve menfaat dengesini vurgulamıştır. Özellikle borçlunun bilgi alma hakkı, borcun sona ermesinden sonra kefaletin geçersiz hâle geleceği ve kefilin yaptığı ödeme sonrası borçluya yöneltilen taleplerin sınırlandırılması gerektiği konularında içtihatlar mevcuttur. Yargıtay, borçlunun rızası dışında yapılan kefaletlerin geçerliliği konusunda sıkı denetim mekanizmaları uygulamaktadır. Aynı şekilde, borçlunun ödeme sonrası kefilin tekrar rücu etmesi durumunda, bu ödemenin hukuki geçerliliğini aramakta ve haksız talepleri engellemektedir.

Kefalet sözleşmesi ilk bakışta borçluyu kapsam dışı bırakıyor gibi görünse de, gerçekte borçlunun malî ve hukukî durumu bu sözleşmeden doğrudan etkilenir. Borçlunun, gerek ödeme sürecinde gerekse kefilin ifası sonrasında kendisini koruyacak hakları vardır. Bu hakların kullanılması, sadece bireysel adaletin değil, hukuki güvenliğin de sağlanması bakımından büyük önem taşır. Kanun koyucunun kefaletin sınırlarını belirlerken asıl borçlunun pozisyonunu da hesaba katması, hukuk devletinin teminat ilkeleriyle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle uygulamada borçlunun haklarının tanınması, korunması ve geliştirilmesi, borçlar hukukunun temel adalet dengesi açısından vazgeçilmezdir.



Kefalet Sözleşmesi , Borçlu Hakları , Türk Hukuku , Takipteki Borç , Borçlu Hakları ve Yükümlülükleri , Kefaletname , Teminat , Yargıtay Kararları , Kefalet Borcu , Kefaletten Doğan Haklar ,
Whatsapp ile görüş